<$BlogItemBody$
Meczûb. Hak âşığı.Hârûn Reşîd'e nasîhat verirdi. Herkese ders olacak hikmetli sözleri çokmeşhûrdur. 805 (H.190) senesi Bağdât'ta vefât etti.İşte sadece nasihatları ile anılan kısa ama derin bir yaşam.Abdullah bin Mihran anlatıyor: Hârûn Reşîd hacca gitti. Dönüşünde Behlül yüksek sesle:"Ey Hârûn!" diye seslendi. Hârûn, perdeyi kaldırarak: "Buyur Behlül, ne istiyorsun?" dedi.Behlül Dânâ yine; "Bağdât ve etrafını nûrlandırıp aydınlatacak hediyeler götürüyor musun?"dedi. Halîfe; "Bu hediyeler nasıl olur?" deyince, Behlül hazretleri; "İnsanlara Allahü teâlânınsevgisini, O'ndan korkmayı, onlara örnek olacak şekilde hâl ve hareketler, onlar hakkındatemiz ve güzel düşüncelere sahip olmak en güzel hediyedir." dedi.Halîfe; Nasıl yaşayalım?" diye sordu. Behlül; "Allah'tan kork. Her hâlindeMuhammed aleyhisselâmın sünnetine tâbi ol. Bu durumda en kârlı yolu seçmiş olursun."dedi. Halîfe; "Çok güzel söylüyorsun, şu hediyemi kabûl et." dedi. Behlül hazretleri de; "Onukimden aldınsa ona ver. Dünyâdaki sâhipleri yakana yapışmadan önce, verenin yoluna harca.Bunu burada yap. Âhirete kalırsa onlara bir şey bulup veremezsin, râzı edemezsin." diyecevap verdi.Hârûn Reşîd:"Bâri ihtiyâcını temin edelim." deyince, Behlül hazretleri; "Allahü teâlâ senin Rabbin olduğugibi, benim de Rabbim'dir. Seni hatırlayıp beni unutması muhâldir." buyurdu. Hârûn Reşîd,bu sözleri işitince ağladı.Adamın birisi namaz kılmaz, diğer ibâdetleri yapmaz ama her gece yatarken; "Yâ Rabbî!Bana Cennet'ini ver!" diye duâ ederdi. Bir gece aynı şekilde yattı. Geç vakitte, damdan birtıkırtı geldiğini hissederek uyandı. Hemen çıkıp; "Kimsin, orada ne arıyorsun?" dedi. Damdabulunan Behlül Dânâ idi ve; "Devem kayboldu da onu arıyorum." dedi. Ev sâhibi, "Kaybolandeve damda olması mümkün mü? Bu akılsızlık değil midir?" deyince, Behlül-i Dânâ; "Senin,hiç ibâdet etmemen ve sonra da Allahü teâlâdan Cennet'i istemen daha akılsızlık değilmidir?" buyurdu. Ev sâhibi O zaman, Behlül-i Dânâ'nın kendisine nasihat vermek için böyleyaptığını anladı. Hatâsını anlayıp, tövbe etti ve ibâdetlerini aksatmadan yapmaya başladı.Bir gün Behlül-i Dânâ’nın evine hırsız girmiş, evde ne bulduysa götürmüştü. Doğruca kalkıpkabristanlığa gitti ve kapısına oturdu. Bunun farkına varanlar başına toplanıp; "Niçin hırsızınpeşinden gitmedin de buraya geldin?" dediler. Onlara; "Yolunu şaşırmış o adamcağızı buradabekliyorum." diye cevap verdi. Bu söze oradakiler kahkaha ile güldüler ve; "Hay Allahiyiliğini versin, o adamın burada işi ne?" dediler. Bunun üzerine Behlül hazretleri; "Siz hiçmerak etmeyin o mutlakâ bu kapıya gelecek. Ecel onu buraya getirecektir." buyurdu. Busözler üzerine herkes derin düşüncelere daldı.Behlül Dânâ hazretlerinin halîfe Hârûn Reşîd'e bir nasîhati de şöyle oldu. Bir gün halîfeye;"Ey Hârûn Reşîd! Yer içinde, yer üzerinde ve göklerde çok olan nedir?" diye sordu. HârûnReşîd; "Bunu bilmeyecek ne var? Yer içinde ölüler, yer üzerinde hayvanlar ve bitkiler, gökteise meleklerdir." dedi. Behlül; "Değil." buyurdu. Halîfe; "Nedir?" deyince, Behlül-i Dânâ; "EyHalîfe! Yer içinde çok olan ölülerin pişmanlıkları, yer üzerinde insanların hırs ve tamahı,gökte ise âdil hükümdarların sevaplarıdır." buyurdu. Bu sözler üzerine Hârûn Reşîd ağlamayabaşladı.Birisi Behlül-i Dânâ'ya gidip; "Ey Behlül! Oğlum vefât etti. Kabir taşına ne yazayım." dedi.Behlül hazretleri buna gülüp; "Dün altımda olan çimenler bugün üstümde yeşerdi. Ey yolcu,bil ki bu toprak, günahlardan başka her şeyi örtmektedir, yaz." dedi.Behlül-i Dânâ hazretleri şu beyitleri sık sık okurdu:"Bayram, yeni elbiseler giyenler için değildir.Ancak ilâhî azâptan emin olanlar içindir.Bayram bineklere binenler için de değildir.Ancak hatâ ve isyânı bırakanlar içindir."Behlül-i Dânâ, duası makbul bir zattı. Aşağıdaki şiir onundur:Hırsı bırak da, yorulma;Geçimde tamaha kapılma...Niçin malı cem edersin;Kime topladın bilemezsin!Rızk vaktiyle ayrıldı;Sû-i zan faydasız kaldı...Her hırs sâhibi fakirdir;Her kanaatkârsa zengin.Halîfe Hârûn Reşîd bir gün Behlül-i Dânâ ile sohbet ederken; "Ey Behlül! Sana sarayımdabir oda ve hizmetçiler vereyim. Yeter ki bu eski elbiselerden kurtul. Yenilerini giy.İnsanlar arasana karış." dedi.Bunun üzerine hazret-i Behlül; "Müsâde ederseniz bir danışayım." dedi. Halîfe; "Kimedanışacaksın, kimsen yok ki?" diye cevap verdi. Behlül de; "Ben danışacağım yeribiliyorum." dedi ve oradan ayrıldı. Hârûn Reşîd arkasından adamlar salıp danışacağa yeriöğrenmek istedi. Behlül gide gide şehir dışında bir mezbeleliğe gitti. Başını eğip bir şeylerdinlermiş gibi yaptı. Bir şeyler söylendi. Daha sonra oradan ayrıldı. Saraya yöneldi.Sultanın adamları ondan önce saraya dönüp hâdiseyi halîfeye bildirmişlerdi. Behlül huzûragirince, halîfe Hârûn Reşîd ona; "Ey Behlül! Söyle bakalım vereceğin cevabı." dedi.Behlül; "Danıştım efendim. Lâkin insanlar arasına karışmam mümkün değil." dedi. Halîfeheybetle; "Ey Behlül! Sen gidip çöplere danışmışın, haberim oldu." dedi. Behlül de;"Doğru söylüyorsun ben de onlara danıştım. Onlar bana cevap verdiler ve;Ey Behlül! Biz de vaktiyle en güzel ve nefis yiyecekler idik. Bütün güzellikler bizde idi.Sevgi ve itibarımız çoktu. Ne zaman ki insanlar arasına karıştık. İşte bu hâle geldik. Çöpeatıldık. Sen de sakın insanların arasına karışma." dediler. Bu sözlerdeki ince manalarıanlayan Hârûn Reşîd: "Haklısın." deyip düşüncelere daldı./div>Zaman zaman buraya da kayıt girilmektedir.

<$BlogItemFeedLSubscribe to Post Comments [Atom]gItemCommegItemBackliass="comment-timestamp"> &lhttp://erenler.blogspot.com/8NHome$>